26 Nisan 2007 Perşembe

100 YIL ÖNCE ARICILIK

ARI İĞNESİ

KATİL ARILAR..

Katil Arılar 1957 yılında, Sao Paulo Üniversitesi'nden Profesör Warwich E. Kerr, daha iyi bal üretebilmek için Afrika'dan 35 kraliçe arıyı Brezilya'daki Avrupa kökenli bal arılarıyla melezlemek için getirtti. Afrika arıları sürü halinde göç etmekle meşhurdur. Bu yüzden Profesör Kerr, kovanlara sadece işçi arıların girebilecekleri, kraliçenin ise geçemeyeceği bir düzenek yerleştirdi. Ancak bir arıcı farkına varmadan bu engeli kaldırdı. Neticede 26 koloni arı kraliçeleriyle birlikte sürüler halinde göç etmeye başladılar. Daha sonra bu arıların kaliteli bal yapmaktan ziyade kovanlarını fedakârca korudukları ve genetik olarak ülkedeki diğer arılardan daha avantajlı oldukları tespit edildi. Bu melez koloniler bütün ülkeye yayıldı ve trajik hâdiseler görülmeye başladı. İlk ataklarında 300 Brezilyalı'yı öldürünce "Katil Arılar" ismini aldılar. 1975-1988 yılları arasında yaklaşık 350 Venezuellalı bu arılar tarafından öldürüldüler. Ağustos 1973'te, binlerce arı, Goiana kasabasında saatlerce terör havası estirdi. Arılar iki okula ve pazara saldırınca kasabadaki 13.000 kişi evlerine kapanıp sürüler halinde gezen arılardan kendilerini korumak zorunda kaldılar. Özel giysiler giyen itfaiyeciler, alev makineleriyle arıları öldürmeye çalıştılar. Bu arıların iğneleri daha ehil olan Avrupa menşeli arıların iğnelerinden pek farklı değildir. Ancak kovanlarını çok daha iyi korurlar ve sürüler halinde saldırırlar. Bir çim biçme makinesinin sesi veya üstüste birkaç kez bağırmak bile onların harekete geçirmek için yeterlidir. Bir kere rahatsız edildiklerinde saatlerce, hatta günlerce hareket halinde olabilirler. Bu Afrika menşeli arılar, her yıl 322 km kuzeye doğru yayılmaktadır. İlk defa 1985 yılında ABD'de keşfedilen bu arılar yüzünden 1196 km2'lik bir saha karantina altına alınmış, ülke çapındaki 600.000 kovan ise özel olarak muhafaza edilmiştir. Bu arılara ait 12 kovan bulunup tahrip edilinceye kadar da karantinaya devam edilmiştir. Böyle bir arı kolonisini rahatsız ederseniz, arıların kokunuzu almasını önlemek için rüzgarın ters istikametinde koşarak bir araca veya binaya saklanmanız tavsiye edilmektedir

25 Nisan 2007 Çarşamba

III.MARMARA ARICILIK KONGRESİ

III. MARMARA ARICILIK KONGRESİ 31 Ağustos–2 Eylül 2007 Uludağ Üniversitesi–Bursa Kongre Konuları: Apiterapi, Arı Ürünleri, Arı Biyolojisi, Arı Hastalıkları, Arıcılık Ekonomisi, Arıcılık Teknikleri ve Ekipmanlar, Tozlaşma, Arıcılık ve Kırsal Kalkınma Bildiri özetleri gönderim adresi: agam@uludag.edu.tr Bildiri özetleri son gönderim tarihi: 30 Mayıs 2007

23 Nisan 2007 Pazartesi

İSVİÇRE Arı Evi

İsviçre'nin Bazel Şehrinde Arı Evi Güner Kayral ve Bazel Şehri Arıcılar Birliği Başkanı

TARIM FUARI

Güner Kayral'ın Standında Tarım Bakanımızın Ziyareti

14 Nisan 2007 Cumartesi

NİZAMETTİN KAYRAL-MUHSİN DOĞAROĞLU-GÜNER KAYRAL

BALKAN ARICILIK KOGRESİ 2007-İSTANBUL

NOSEMA

Nosema apis adlı küçük bir tek hücreli mikroorganizma tarafından meydana getirilir. Hayat evresinin bir periyodunda spora dönüşür ve sporlar yıllarca yaşayabilecek kadar dayanıklıdırlar. Sporlar bu mikroorganizmanın dağılma formlarıdır ve hastalık bir arıdan diğerine bulaştırılmış olmaktadır. Sporlar uçma yeteneğini hemen kaybetmiş arılar tarafından petek gözlerine veya üzerlerine bırakılır ve bu işlem ilkbahar, sonbahar ve kış aylarında olur. Ana arıların yumurta atmaya başlayacağı erken ilkbahar aylarında gözlerin temizlenmesi esnasında sporlar arılar tarafından alınır ve arıların sindirim sistemine geçen sporlar burada gelişirler ve çatlarlar. Arıların ventriculum damarlarındaki hücreleri enfekte ederler. Ağır enfekte olmuş arıların sindirim sistemindeki hücrelerde 100 ... civarında spor bulunur ve sporlar tekrar enfeksiyon yapma kabiliyetine sahiptirler. Bilindiği gibi Nosema Dizanterinin sebebi değildir. Ama dizanteri bu hastalığın yayılması için önemli bir etkendir. Nosemanın arılar üzerindeki etkileri olursa, onların ömürlerini % 50 oranında kısalttığı şeklinde özetlenebilir. Bu etkide kolonideki enfekte olmuş arıların oranıyla doğrudan ilişkilidir. Arılardaki bu hastalığın en basit pratik semptomu; enfekte olmuş kolonilerin ilkbaharda gelişmemesi ve hastalık belirtilerini ortadan kaldırmadan da gelişmemiş olmamasıdır. Ağır enfekte olmuş kolonilerin verim kapasiteleri oldukça düşerler. Bu kolonileri mutlaka kontrol etmek gerekmektedir. Nosema genellikle öldürücü değildir. Pek çok koloni haziran ayında bu hastalıkla bulaşık olabilir. Amaç havaların iyileşmesi ile ana arının yumurtlamada en üst düzeye ulaşması ile birlikte bu hastalık etkisini azaltmaya başlar. Şüphe yok ki nosema bazı kolonilerin sönmesine de sebep olabilir. Ancak normalde her zaman değil. İyi olmayan yaz dönemi şartları arılar için aşıra stres şartları ve dizanteri gibi hastalıklar nosemanın ortaya çıkması için önemli etkenlerdir.TEDAVİ :Hastalıkta ilerleme görülmesi halinde Fumidil- B antibiyotik ilaçlar şurupla arılara verilmelidir. İlaç sıcak suyla değil de, ılık suyla birlikte sulandırılmalıdır ki aksi takdirde ilaçta bozulma olabilir. İlaçla mücadeleden sonra bu hastalık mutlaka kontrol altına alınabilecektir.Takviye edilebilen bir ekstra koruma yöntemi de peteklerin fumigasyonudur. Fumigasyon; yılın erken aylarında boş peteklerin bir kovana doldurulması ve bu kovanın üst kısmına % 80’lik asetik asit konularak bir hafta bekletilir ve daha sonra petekler havalandırıldıktan sonra kullanılabilir.

PRATİK ANA ARI ÜRETİMİ KİTABI ÇIKTI..

2007 BASKI 5 YTL....

ARILAR ÖLÜYOR!

Arıcılık tam Avrupalı bankerler, üst düzey şirket yöneticileri arasında yoga gibi moda haline gelmiş, Mick Jagger bile çiftliğine kovan yerleştirmişti ki balarıları son 100 yılın en büyük felaketiyle karşı karşıya kaldı. Kuzey Yarımküre’de ilkbaharın başladığı bugünlerde kovanların kapağını açan arıcılardan aynı feryat yükseliyor: "Arılarım nereye gitmiş?" ABD’nin 22 eyaletinde, İngiltere, Avustralya’da, Türkiye’nin birçok bölgesinde balarılarının yüzde 50’si telef oldu. Washington Post, Daily Telegraph gibi gazeteler esrarengiz Kovan Sönmesi Sendromu haberleriyle dolu. Nedeni kimine göre bitler, kimine göre arıların küresel ısınmaya gafil avlanması. Siz kahvaltıdaki balın yasını tutun, çiftçiler ürün telaşında. Polen aktarımı durmak üzere. ABD’de polene bağlı ürünlerde bu yıl toplam zararın 15 milyar doları bulması bekleniyor. Avustralya tarımında ise yıllık kayıp tahmini 2 milyar dolar. Türkiye’deki sonuçları birlikte göreceğiz. Her yıl bu aylarda California’lı Jeff Lee, kovanlarını iki kamyona yüklüyor, badem, elma, salatalık, karpuz, yaban mersini bahçelerine doğru yola çıkıyor. Arılarını beş yıl önce kovanı 55 dolardan bahçe sahiplerine kiralıyordu. ABD’de balarası nesli hızla yok olduğu için şimdi kira bedeli 150 dolar. Arıları çiçekleri döllerken, diğer yandan kovan başına 20 kilo bal üretiyor. İki hafta önce arılarını yüklenip yine yola düştü Lee. Meyve bahçesine vardığında, kovanların kapaklarını açtı. Sezonun ilk uçuşuna çıkacak arılarına enerji verecek şeker şuruplarını kapaklara yerleştirdi. Ardından son yılların en büyük şokunu yaşadı. Kovanların büyük bölümü boştu. Geri kalanlardaki arı sayısı ise çok azalmıştı. "Bugüne kadar çok arı hastalığı gördüm ama böylesine ilk kez rastlıyorum. İz bırakmadan ortadan kaybolmuşlar" diyor Lee. Son altı ayda, dünya basınında balarısı ölümleriyle ilgili 200 civarında haberi incelediğimizde, felaketin ilk sinyalinin kasım ayında ABD’den geldiğini görüyoruz. Wisconsin’den Dave Hackenberg, kontrol etmek için açtığı kovanların yüzde 60’ının bomboş olduğunu görünce durumu Montana Üniversitesi’ne bildirdi. Tarım Bakanlığı uzmanları geldi, araştırmalar başladı. "40 yıllık arıcıyım, ilk kez böylesine büyük bir felaket yaşıyoruz" diyordu Hackenberg. Ülke çapında alarm ilan edilip, tüm üreticiler uyarıldığında sorunun 21 eyalete yayıldığı görüldü. Yılda 200 milyon dolarlık bal üreten Amerikan Arıcılar Birliği Başkanı Daniel Weaver, mart ayında Kovan Sönmesi Sendromu’nun 24 eyalete yayıldığını, binlerce arıcının etkilendiğini söylüyor. "ABD tarımını ne kadar etkiler bilmiyorum ama arıcılık açısından çok ciddi bir durumla karşı karşıyayız" diyor. Haberlere bakılırsa kimi arıcılar kovanlarının yüzde 90’ını kaybetmiş. Diğerlerinin kapaklarını açtıklarında, uçuşa geçen arıların çoğunun geri dönmediğini anlatıyorlar. Amerika’nın birçok bölgesinde, son 10 yılda, yaban arılarının da yüzde 99’unun yok olduğu düşünülürse çiftçilerin bu sezon işi zor. ABD tarımının yüzde 35’ini oluşturan 120 tür ürünün hasatı polen transferinin gerçekleşmesine bağlı. Bu ürünlerin yıllık toplam cirosu tam 34.1 milyar dolar! Avrupa’da da durum pek farklı değil. Mayısın ilk haftasında İngiliz arıcılar, milli kahraman kabul ettikleri Richard Watson Frow’u ölümünün 34’üncü yılında törenle andı. Demiryolcu ve amatör arıcı Frow, 1921’deki dünyanın ilk büyük arı salgınında geliştirdiği ilaçla Avrupa’nın balarısı neslini yok olmaktan kurtarmıştı. Türkiye’de bugün bile arı ölümlerine neden olan acarine’ye karşı özel formülünün patentini almamış, tüm arıcıların kullanımına sunmuştu. "Bu sefer işimiz zor" diyor İngiliz kökenli dünyanın en büyük bal arısı ilaçları üreticisi Vita’nın Teknik Müdürü Dr. Max Watkins. "Çünkü Kovan Sönmesi Sendromu’nun nedeni henüz anlaşılamadı. Hastalıksa, ilacını geliştirebiliriz. Çevre kirliliği gibi bir nedenden kaynaklanıyorsa ne yapmak gerekir bilmiyorum." Sendrom tüm Avrupa’ya yayıldı. Hırvatistan’da sadece geçen hafta 48 saatte 5 milyon arı öldü. İspanya’da binlerce kovan boş çıktı. Polonya balarılarının en az yüzde 40’ını kaybetti. İtalya, Yunanistan, Portekiz, İsviçre’den yardım çığlıkları yükseliyor. İki yıl önce birçok tarım ilacını yasaklayan Fransa Tarım Bakanlığı yetkilileri, arı nüfusunun artmasını beklerken kovanlar boşalınca şaşkına döndü. Wurzburg Üniversitesi’nden Prof. Joergen Tautz "Doğadaki 130 bin bitki türünün geleceği balarısına bağlı. Beş yılda Almanya’daki kovan sayısı 1 milyondan 800 bine düştü. Bu hızla azalırsa yakında ülkemizde arı kalmayacak" diyor. Salı günü Canberra Times’ta yayımlanan habere bakılırsa, Amerika, Avrupa, Asya’yı kavuran 1920, 1971, 1990 salgınlarından kurtulan Avustralya arıcıları bu kez çifte tokat yedi. Asya biti beşinci kıtaya ulaştı. Varroa ile kovan sönmesi arıları silip süpürüyor. 11 bin tarım işçisinin işsiz kalması, zararın 2 milyar doları bulması bekleniyor. Temsilciler Meclisi’nde özel komite kuruldu. Avustralyalı araştırmacılar, ilaç ve kıtaya özgü arı nesli geliştirmek için 3 milyon dolara ihtiyaçları olduğunu söylüyor. TÜRKİYE’DE DURUM VAHİM Dünya balarası nüfusunun yüzde 8’ine sahip Türkiye’de ise kamuoyunun fark etmediği ciddi bir felaket yaşanıyor. Henüz kesin rakam yok, ancak bu kış arıların yarısının öldüğü söyleniyor. Bakanlık henüz somut bir girişimde bulunmadı. Arıcılıkla uğraşan 250 bin aile endişeli. Kitlesel ölümlerin en çok görüldüğü kent Hatay. Mustafa Kemal Üniversitesi’nden Doç. Dr. Nuray Şahinler kışın 18 dereceyi bulan sıcaklıkta arının kış salkımı oluşturamadığını, hızla yaşlanıp öldüğünü, yavru üretimi durduğu için kovanların söndüğünü söylüyor. Ölümlerin hızla artacağı yolunda bir de uyarısı var: "Arılarda nosema saptadık. Hasta arı 20 milyon spor taşır, bunu su kaynaklarına, konduğu çiçeklere bulaştırır. Bu kaynağa, çiçeğe konan sağlıklı arı, hastalığı diğer kolonilere taşır." DÜNYA İKİNCİSİYİZ Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2005 verilerine göre dünyadaki kovan sayısı 62.3 milyon, Türkiye’de 5 milyon. Dünyadaki toplam bal üretimi 1.3 milyon ton. Türkiye’de 74 bin ton. 6.9 milyon balarısı kolonisiyle Çin dünya lideri. İkinci 4.2 milyon koloniyle Türkiye. Ballarımızın yüzde 29’u Ege bölgesinde üretiliyor. Karadeniz’in payı yüzde 22, Akdeniz’in yüzde 13. Öne çıkan iller Sivas, Yozgat, Şırnak, Erzincan, Kars ve Ağrı. Gezgin arıcılar ise kovanları kamyonla nisanda Akdeniz, sonra Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu, Doğu Anadolu yaylalarına götürüyor. UZMANLAR NE DİYOR? 3 AYDA 28 BİN KOVAN ARI ÖLDÜ Mustafa Sarıoğlu (Türkiye Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı) Türkiye’de 4.5 milyon koloni arı var. Çin’den sonra dünyada ikinciyiz. 57 ilde iki yıldır araştırma yapıyoruz. Arı kolonilerinin hızla yok olmasının nedeni küresel ısınma, hastalık ve arıcıların bilgisizliği. Hatay’da ocak-mart arasında 28 bin kovan telef oldu. Sadece Adana Dörtyol’da 16 binin üzerinde kovan kaybedildi. Nosema, varova hastalıkları ölüm saçtı. Arı ilaçlarının acilen denetlenmesi gerektiğine inanıyorum. Etken maddelerinin yeterli olmadığını analizlerle tespit ettik. Bakanlığa şikayette bulunduk. İnceleme sürüyor, arılar ölüyor.

13 Nisan 2007 Cuma

AVRUPA YAVRU ÇÜRÜKLÜĞÜ

AVRUPA YAVRU ÇÜRÜKLÜĞÜ SEBEBİ : Melissococcus Pluton adlı bir bakteri tarafından meydana getirilir.Enfekte olmuş larvaların orta bağırsaklarında çoğalırlar ve larvanın gıdasıyla yarışırlar.Sindirim sisteminde kalırlar ve larvanın dışkısına bulaşmazlar.Larvalar da gıda tüketemediği için ölürler.Ölüm olayı gözler kapanmadan kısa bir süre önce gerçekleşir. GELİŞİMİ VE YAYILIŞI : Hastalığın kolonideki gelişimi komplextir ve kolonideki gelişimi tam olarak anlaşılmış değildir.Enfeksiyon yılın veya ayın belli bir periyodunda ortaya çıkmakta ,koloniyi oldukça zayıflatmakta fakat öldürmemektedir.Genellikle geç ilkbahar döneminde belirtiler daha net olarak görülebilmektedir. Arıcılar bu hastalığın yayılışında önemli bir etkendir.Şayet kovanlar ve arıcılık aletleri EFB ile bulaşık kolonilerde kullanılmışsa bu şekilde hastalık sağlıklı kolonilere bulaştırılmış olur.Ayrıca bulaşık kolonilerden arıların bal yağmalaması sonucunda ve oğol kolonilerle hastalık bulaştırılmış olunur. TEŞHİS : EFB kolaylıkla teşhis edilmeyebilir.Hastalık belirtileri diğer yavru anormallikleri ile karıştırılıyorsa derhal bir örnek hastalık teşhis laboratuarına gönderilmelidir. BELİRTİLER : * EFB genellikle henüz kapanmamış gözlerdeki yavruları etkiler onları öldürür. * EFB ile enfekte olmuş larvalar gözlerin içine doğru çekilirler ve normal larvaların karakteristik pozisyonlarına göre farklı durumdadırlar. * Ölen larvalar petek gözlerine yapışık durumda olurlar. * Ölü larvalar sarımtırak-kahverengi alırlar. * Ölü larvaların bağırsakları krem renginde görünürler.Oysa sağlıklı larvaların barsak rengi anber rengindedir. * EFB tarafından enfekte olmuş larvaların petek gözlerindeki yavru paterni dağınık bir görüntü verir * EFB hastalığı görülen kolonilerde diğer hastalıklar da birlikte seyredebilir. * Genellikle çok az larva gözler kapanmadan sonra ölürler.Bu durumda petek gözlerinin sırları AFB’de olduğu gibi delikli olarak görülebilirler.Bu durumdaki gözlerde larvalar kahverengi ve elastiki bir madde gibi görünürler. * Ölü larvalar bulunan petek gözleri koyu kahverengi görünürler. YAVRU HASTALIKLARINDAN ŞÜPHELENİRSENİZ NE YAPMALISINIZ : 1- Kovanı hemen kapatınız. 2- Diğer kovanların uçuş deliklerini daraltarak diğer arıların yağmalamasını engelleyiniz. 3- Sağlıklı kolonileri muayene etmeden kullandığınız malzemeleri steril ediniz. - Tarım kuruluşları ile mutlaka irtibat kurunuz, - Hastalıklı kolonilerden alacağınız örnekleri teşhis laboratuarına gönderiniz, - Hastalık kontrol altına alınmadan arılar veya kovanları başka bir yere nakletmeyiniz SAĞLIKLI YAVRULAR NASIL OLMALIDIR : Bütün arıcılar sağlıklı işçi arı yavrularının görünüşünün nasıl olması gerektiğini bilirler ve böylece yavru çürüklüğü veya diğer yavru hastalıklarının görünüşlerini tefrik edebilirler. - Ana arı yavru sahasında gözlerin tabanına düzenli olarak yumurta bırakır. Bu yumurtalar üç gün sonra çatlar ve larva şeklinde başlarlar ve aşamada genç işçi arılar larvaları arı sütü ile beslemeye başlarlar. - Gelişmeye devam eden larvalar birkaç gün sonra gözlerin tabanını kaplarlar. - Sağlıklı larvalar inci beyazlığındadır. - Larvalar,baş ve kuyruk kısmı yan yana gelmiş ‘C’ şeklindedir. - Larvalar,sanki segmentlere ayrılmış gibi görünürler. - 9 günlük olan larvaların bulunduğu gözler ergin arılar tarafından mumla sırlanarak kapatılır ve gelişme bu kapalı gözlerde devam eder. - Sağlıklı yavruların bulunduğu mumla sırlanmış gözlerin rengi açıktan koyuya doğru değişir ve hafifçe dışbükeydirler. - Erkek arı gözleri büyüklükleri ve daha kabarık olmaları ile fark edilirler. - Ana arı düzenli yumurta bırakır ve larvalar normal gelişirlerse pek az boşluk olacak şekilde iyi bir yavru paterni görülür. - Eğer gözler dağınık görünüyorsa yaşlı veya başarısız bir ana arıdan bahsedilebilir gelişme normal olsa bile. YAVRU HASTALIKLARI BELİRTİLERİ, SEBEP VE KONTROLU ÖZETİ : Hastalık Belirtileri: Kontrol: Normal yavru (Kapanmamış) (Kapanmış) Beyaz renkte ve ‘C’ şeklinde larva Üniform kahve rengi,kabarık sırlanma. İhtiyaç yok Amerikan Yavru Çürüklüğü ( Paenibacillus Larvae ) Sadece kapalı gözlerdeki yavruları etkiler,içeriye doğru çökük sırlanma,düzensiz mozaik şeklinde yavru paterni,açık gözlerin duvar diplerine çökmüş kahve rengi larvalar ve sırlarda yırtılmalar. İhbarı mecburi hastalık olduğundan kolonilerin imha edilmesi ve kovanların steril edilmesi gerekmektedir. Avrupa Yavru Çürüklüğü(Melissococcus Pluton) Genellikle kapalı yavruları etkiler.Enfekte olmuş larvalar sarı-kahve rengine dönüşür ve gözler içinde anormal pozisyonda bulunurlar ve yapışkanımsı görünürler.Bazı koyu renkli çökmüş gözler mevcuttur. İhbarı mecburi hastalıktır.Hafif enfekte olmuş koloniler antibiyotiklerle tedavi edilebilir.Ağır enfeksiyona yakalanmış koloniler imha edilebilir. Kireç hastalığı(Ascosphaera Apis) Yalnız kapalı gözlerdeki yavruları etkiler.Gözlerin üzerindeki sırların arılar tarafından yırtılması ile mumyalaşmış beyaz ve gri kalıntılar dışarıya atılırlar. Belirgin bir tedavi yöntemi yoktur.Kolonileri güçlü tutmak ve hastalıklı kolonilerin ana arısını değiştirmek tavsiye edilebilir. Tulumsu Yavru Çürüklüğü(Sacbrood Virus) Sadece kapalı gözlerdeki yavruları etkiler.Yırtık gözler,sarı-kahverengi ,su dolu tuluma benzeyen larvalar tipik belirtilerdir. Belirgin bir tedavisi yoktur.Kolonilerin ana arılarının sağlıklı ana arılarla değiştirilmesi tavsiye edilebilir. Bald Brood Sırlanmış gözlerde anormal sır mevcudiyeti,gözler üzerinde küçük delikler önemli göstergelerdir.Mum güvesi larvalarının belirtileri peteklerde görülebilir. Belirgin bir tedavisi yoktur.Kolonileri mum güvesinden korumak gerekmektedir. Erkek arı yumurtası bırakan ana arı veya işçi arıların yumurta bırakması. İşçi arı gözlerinde dışa doğru yükselmiş erkek arı gözleri,anormal küçük erkek arı pupaları bir gözde pek çok yumurta mevcudiyeti ve kapalı olmayan gözlerde ölü yavru bulunması tipik belirtilerdir. Yaşlı ana arıları değiştirmek veya güçlü kolonilerle bu tür kolonileri birleştirmek. Varroasis Sırlanan yavru gözleri kısmen kapanmamıştır.Ölü larvalar kahverengi veya siyaha dönüşür ve nemli görünürler. Ruhsatlı ilaçları uygun zaman ve dozda kullanmak gerekmektedir. YAVRU ÇÜRÜKLÜĞÜ HASTALIKLARINI KONTROL ETMENİN KURALI : 1- Yavru çürüklüğü veya diğer yavru hastalıklarının sebep ve belirtilerini bildiğinizden emin olunuz. 2- Her ilkbahar ve sonbaharda özellikle yavru hastalıkları konusunda kolonilerinizi kontrol ediniz ve şayet emin değilseniz mutlaka bir uzmana danışınız. 3- Yavru hastalıklarından emin olmadığınız taktirde koloniler arasında petek transferi yapmayınız ve arıları bölmeyiniz. 4- Hastalık bulaşık olmadığından emin olmadığınız petek, koloni, arıcılık malzemelerini arılığınıza sokmayınız. 5- Asla eski petekleri satın almayınız.İkinci el kovanları kullanmadan önce pürmüzle yakarak steril ediniz. 6- Yağmacılığı mutlaka kontrol ediniz.Bal ve petek artıklarını asla etrafta bırakmayınız.Başka kaynaklardan temin edilmiş ballarla arılarınızı beslemeyiniz. 7- Herhangi bir şekilde sönen kolonilerin diğer arılar tarafından yağmalanmasına müsaade etmeyiniz.Petek örneklerini hastalık teşhis laboratuarlarına teşhis için gönderiniz. 8- Herhangi bir koloni hızlı bir şekilde gelişmiyorsa ve nedeni de bilinmiyorsa yavruları hastalık belirtileri bakımından inceleyiniz. 9- Oğul arıları hastalık yönünden kontrol ediniz. 10- Düzenli ve sistemli bir şekilde eski ve siyah yavru peteklerini yenileri ile değiştiriniz.

12 Nisan 2007 Perşembe

SOKMAYAN ARILAR DA VAR !

İzmir Ticaret Borsası Dergisi Borsa'nın yayın organı! İçinde sık sık ilginç incelemeler çıkar. Ocak 2004 sayısında arıcılık konusunu Menemen'deki Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü'nden arıcılık uzmanı Dr. Ali İhsan Öztürk ile yaptıkları söyleşi çerçevesinde gündeme getirmişler.Dergideki bilgilere göre Türkiye kovan sayısı ve polenli bitki varlığı açısından dünyanın en zengin bir-iki ülkesinden biri (4.5 milyon kovan mevcut). Buna rağmen Türkiye (inanılır gibi değil ama) hem polen hem de arı sütü ithal eden bir ülke konumunda. Arıcılık Türk folklorunda yer almış bir konu ama arıcılıkta teknolojik değişmenin pek farkında değiliz. Dergi Anadolu'da yaygın birkaç arı içerikli atasözünü de aktarmış. Mesela 'Arı ile karının sırrına erilmez!' Veya 'Gün dönümünden sonra oğul veren arıdan, anıza ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan, hayır gelmez!' Ama bizce ülkemizi en iyi anlatan arıcılık kaynaklı atasözü ise 'Sineğin balı, tembelin malı olmaz!' Rakamlara bir bakalım. Arılar bir çalışkanlık abidesi. Yarım kilo bal elde etmek için 37 bin arı yükü bal gerekli. Bu balı toplamak için bu arıların gidip geldiği mesafe ekvatorun çevresini iki defa dolaşacak kadar bir uzunluk oluşturuyor. Gezgin bir işçi arı ise bir gün içinde 250 bin çiçeğe konmakta. Arılar üretken ve verimli de, biz öyle sayılabilir miyiz? Dünyada kovan başına yıllık ortalama bal üretimi 22 kg, arıcılığı gelişmiş ülkelerde 35 kg, bizde ise ortalama 16 kilogram. Hemen hemen her sektörde olduğu gibi burada da sorun bilimsellikten, yeni teknolojiden uzak kalma ve üretim metodunu ve ürünü ya değiştirmeme ya da kestirmecilik yapma ve düşük verimliliğe kilitlenme!Arıcılık uzmanı Dr. Ali İhsan Öztürk'e göre, bal üretimimizi kısa vadede dünya ortalamasına, orta vadede de arıcılıkta gelişmiş ülkeler ortalamasının üstüne çıkartmak için yapılması gerekenler arasında genç ve kaliteli arı kullanma gerekiyormuş. Bu nedenle de bu yıl ilk defa Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ana arı kalite ıslahı konusunu destek kapsamına almış. Ana arı satın alan ve kullanan arıcı ödediği ücretin yarısını destek olarak geri alabiliyor. Destek ne sağlıyor; genç ve kaliteli ana arı kullanımı, verimi yüzde elli artıran bir faktör. Bu bağlamda yerli arı ırkı ıslahı ve verimli yabancı ırk ithal arıdan faydalanmak gerekli. İlginç olanbu noktadaki dünya gelişmeleri.Avustralya yetenek ve uysallık yönünden arı ıslah ederek bal üretiminde verimlilik patlaması sağlamış. Islah edilen arılar o kadar uysal ki sokmuyorlarmış. Dünya üzerinde en çok kullanılan ve İtalyan ırkı denen bu arıların Avustralya'da ıslah edilmiş şeklinden, tanesi 200 dolardan (Menemen'deki Enstitü için), 2001 yılından başlayarak 12 adet damızlık ithal edilmiş. Bu ithal damızlık arılar özellikle Akdeniz ve Ege bölgemizde kıyı şeridinde son derece verimli oluyorlar, kovan başına bal üretimi bu arılarla zıplıyormuş. Tabii verimi arttırabilmek için bir de ürün çeşitlendirmesi gerekiyormuş. Arı sütü ve polen de toplumumuzda sevilerek tüketilen iki ürün. Bu ürünler komik bir şekilde, hem de büyük miktarlarda, yurtdışından ithal ediliyormuş. Halbuki Türkiye kovan ve polenli bitki varlığı açısından gerçekten de dünyanın en zengin ülkelerinden biri!Bu zenginliğe rağmen polen ve arı sütü ithal edilmesi ise arıcılarımızın bu ürün ve üretim dallarında yeterli bilgi sahibi olmadıkları anlamına geliyor. Önümüzdeki yıllarda propolis ve arı sütü gibi arı ürünlerinin de devriye girmesi gidişatı değiştirecek diye ümit ediliyor.Verimlilik ne için önemli? Arıcılık ürünleri ve bal ülkemizin potansiyel olarak önemli bir ihracat maddesi! Peki bu ürünlerde ihracatımız ne durumda? Bu konuya yarın değineceğiz!