12 Nisan 2007 Perşembe

SOKMAYAN ARILAR DA VAR !

İzmir Ticaret Borsası Dergisi Borsa'nın yayın organı! İçinde sık sık ilginç incelemeler çıkar. Ocak 2004 sayısında arıcılık konusunu Menemen'deki Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü'nden arıcılık uzmanı Dr. Ali İhsan Öztürk ile yaptıkları söyleşi çerçevesinde gündeme getirmişler.Dergideki bilgilere göre Türkiye kovan sayısı ve polenli bitki varlığı açısından dünyanın en zengin bir-iki ülkesinden biri (4.5 milyon kovan mevcut). Buna rağmen Türkiye (inanılır gibi değil ama) hem polen hem de arı sütü ithal eden bir ülke konumunda. Arıcılık Türk folklorunda yer almış bir konu ama arıcılıkta teknolojik değişmenin pek farkında değiliz. Dergi Anadolu'da yaygın birkaç arı içerikli atasözünü de aktarmış. Mesela 'Arı ile karının sırrına erilmez!' Veya 'Gün dönümünden sonra oğul veren arıdan, anıza ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan, hayır gelmez!' Ama bizce ülkemizi en iyi anlatan arıcılık kaynaklı atasözü ise 'Sineğin balı, tembelin malı olmaz!' Rakamlara bir bakalım. Arılar bir çalışkanlık abidesi. Yarım kilo bal elde etmek için 37 bin arı yükü bal gerekli. Bu balı toplamak için bu arıların gidip geldiği mesafe ekvatorun çevresini iki defa dolaşacak kadar bir uzunluk oluşturuyor. Gezgin bir işçi arı ise bir gün içinde 250 bin çiçeğe konmakta. Arılar üretken ve verimli de, biz öyle sayılabilir miyiz? Dünyada kovan başına yıllık ortalama bal üretimi 22 kg, arıcılığı gelişmiş ülkelerde 35 kg, bizde ise ortalama 16 kilogram. Hemen hemen her sektörde olduğu gibi burada da sorun bilimsellikten, yeni teknolojiden uzak kalma ve üretim metodunu ve ürünü ya değiştirmeme ya da kestirmecilik yapma ve düşük verimliliğe kilitlenme!Arıcılık uzmanı Dr. Ali İhsan Öztürk'e göre, bal üretimimizi kısa vadede dünya ortalamasına, orta vadede de arıcılıkta gelişmiş ülkeler ortalamasının üstüne çıkartmak için yapılması gerekenler arasında genç ve kaliteli arı kullanma gerekiyormuş. Bu nedenle de bu yıl ilk defa Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ana arı kalite ıslahı konusunu destek kapsamına almış. Ana arı satın alan ve kullanan arıcı ödediği ücretin yarısını destek olarak geri alabiliyor. Destek ne sağlıyor; genç ve kaliteli ana arı kullanımı, verimi yüzde elli artıran bir faktör. Bu bağlamda yerli arı ırkı ıslahı ve verimli yabancı ırk ithal arıdan faydalanmak gerekli. İlginç olanbu noktadaki dünya gelişmeleri.Avustralya yetenek ve uysallık yönünden arı ıslah ederek bal üretiminde verimlilik patlaması sağlamış. Islah edilen arılar o kadar uysal ki sokmuyorlarmış. Dünya üzerinde en çok kullanılan ve İtalyan ırkı denen bu arıların Avustralya'da ıslah edilmiş şeklinden, tanesi 200 dolardan (Menemen'deki Enstitü için), 2001 yılından başlayarak 12 adet damızlık ithal edilmiş. Bu ithal damızlık arılar özellikle Akdeniz ve Ege bölgemizde kıyı şeridinde son derece verimli oluyorlar, kovan başına bal üretimi bu arılarla zıplıyormuş. Tabii verimi arttırabilmek için bir de ürün çeşitlendirmesi gerekiyormuş. Arı sütü ve polen de toplumumuzda sevilerek tüketilen iki ürün. Bu ürünler komik bir şekilde, hem de büyük miktarlarda, yurtdışından ithal ediliyormuş. Halbuki Türkiye kovan ve polenli bitki varlığı açısından gerçekten de dünyanın en zengin ülkelerinden biri!Bu zenginliğe rağmen polen ve arı sütü ithal edilmesi ise arıcılarımızın bu ürün ve üretim dallarında yeterli bilgi sahibi olmadıkları anlamına geliyor. Önümüzdeki yıllarda propolis ve arı sütü gibi arı ürünlerinin de devriye girmesi gidişatı değiştirecek diye ümit ediliyor.Verimlilik ne için önemli? Arıcılık ürünleri ve bal ülkemizin potansiyel olarak önemli bir ihracat maddesi! Peki bu ürünlerde ihracatımız ne durumda? Bu konuya yarın değineceğiz!

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa