17 Ekim 2008 Cuma

ÜLKEMİZDE ARI ÖLÜMLERİNİN SEBEPLERİ

1- Arı hastalıkları ve zararlıları 2-Bilinçsizlik ve arıcılık konusundaki bilgi eksiklikleri 3-Steril olmayan arıcılık malzeme ve ürünlerinin kullanılması 4- Coğrafik bölgelere göre uygun arı ırkı ve ekotipler ile çalışılmaması 5- Kaliteli ve bölgelere uygun damızlık ana arı üretimi eksikliği ve kullanım yetersizliği 6-Olumsuz çevre koşulları ve küresel ısınma 7- Kötü kovan idaresi ve arıcılık yönetimi 8-Yıllardan beri disipline edilemeyen gezginci arıcılık 9- Modern arıcılık tekniklerinin hala uygulanamaması ve geleneksel arıcılık yöntemleri 10- Ekonomik ölçekli arıcılık işletmeleri ile çalışılmaması 11-Ülkemizde arıcılık; hala bir iş bir meslek olarak görülmediği için profesyonelce yapılmamaktadır. 12- Arıcılık faaliyetlerinin kamu ve sivil toplum örgütleri vasıtası ile ciddi bir şekilde organize edilememesi 1- Ülkemizde giderek yaygınlaşan yavru hastalıklarından Amerikan ve Avrupa yavru çürüklüğü hastalıkları ciddi boyutlarda arı sönmelerine sebep olmaktadır. İhbari mecburi olan bu hastalıkların görüldüğü yerde gerekli önlemlerin alınması ve hastalıklı kovan, arı ve peteklerin imha edilmesi gerekmektedir. Bilinçsizlik ve bilgi eksikliği yüzünden bu güne kadar hastalık teşhisi yapılmadan tüm kolonilere bahar aylarında şuruplama ile antibiyotik uygulamalarına devam edilerek hastalık belirtileri engellenmiştir. Ancak, son yıllarda antibiyotik kullanımındaki sınırlamalara ve mikrop bulaşık peteklerin sterilize edilmeden kontrolsüz bir şekilde satılması hastalıklarda patlamalara sebep olmuştur. Bu konuda ülke genelinde ciddi bir tarama yapılmalı , steril petek üretim ve dağıtımına önem verilmeli ve ayrıca hastalıklı koloniler derhal imha edilerek karantina uygulamalarına devam edilmelidir. Uygun olmayan ve ruhsatsız ilaçlarla bugüne kadar bilinçsiz bir şekilde arı parazitlerinden olan varroa paraziti ile yetersiz mücadele neticesinde , mevsimsel şartlar dolayısıyla 2006 yılı arıcılık sezonunda arılarda yavru gelişimine paralel olarak büyük bir artış gösteren ve mevcut ilaçlara dayanıklılık geliştiren varroa çeşitlerinin elemine edilememesi sonucunda , yeterli güç oluşturamayan ve salkım yapamayan arılarda çok ciddi sönmeler olmuştur. Ayrıca, kovan terklerine sebep olan ve teşhisi üretici tarafından kolaylıkla yapılamayan trake akarı konusunda gerekli araştırmalar yapılarak önlemler alınmalıdır. 2- Ülke genelinde arıcılık yapan çiftçilerimiz hala geleneksel yöntemlerle arıcılık yapmaya devam etmektedirler. Modern arıcılık yöntemleri konusunda bilgi sahibi olmayan veya geleneksellikten vaz geçmeyen arıcıların bu konuda deneyim ve bilgi sahibi teknik elemanlarca eğitilmeleri sağlanmalı ve arıcılar uygulamalı ve görsel olarak eğitilmelidirler. Soğuk iklim bölgelerinde uygun olmayan kapalı kışlaklarda kışlatılan kolonilerin idaresinde çok ciddi hatalar yapılmakta olduğu bilinmektedir. Özellikle kışlatma öncesi varroa mücadelesi uygulama eksiklikleri, genç ve dinamik bir nesil geliştirerek biyolojik ömür uzunluğu sağlamadan kışa sokulan koloniler için güz dönemi beslemeleri ile yöreye uygun kaliteli damızlık ana arı kullanılmaması gibi sebepler arıların doğal yaşama şartlarını bozduğu için arı sönmeleri de artmaktadır. Arıcıların modern arıcılık konusunda ve en uygun kovan idaresi konusunda eğitimleri süratle sağlanmalıdır. 3- Giderek yaygınlaşan arı hastalıkları nedeniyle bu hastalık mikropları ile özelikle yavru hastalıkları mikropları bulaşık arı ,arı ürünleri , mum ve petek ve arıcılık malzemelerinin kontrolsüz şekilde satılması hastalıkların yaygınlaşmasına sebep olmaktadır ve buda arı kayıplarını artırmaktadır. Bu nedenle başta steril petek üretimi olmak üzere kullanılan malzemelerin hastalıklardan ari olmasına çok büyük önem verilmelidir. 4- Yıllardan beri ülkemizde yetişmekte olan arı ırklarının yetiştirilmekte olduğu coğrafik alanlardaki ekotiplerin saptanması konusunda ciddi bir çalışma yapılmaması ve bilinen gerçeklere rağmen uygun olmayan ekotip ve ırkların ülke genelinde kontrolsüz bir şekilde satışlarına devam edilmesi ırk dejenerasyonuna ve dolayısıyla verim düşmesine ve arı kayıplarına sebep olmaktadır. Bu konuda belli bölgelerde yılar önce kurulmuş olan ve layıki ile görev ifa edemeyen üretme istasyonlarının kapatılması da önemli bir hata olmuştur kanısındayız. Oysa bu kuruluşlar desteklenerek faaliyetlerine devam etmeleri sağlanmalıydı. Genellikle tabii oğul üretimi yöntemi ile oğul arı üretimi yapabilen çiftçilerin kaliteli damızlık ana arı ile desteklenmesi ve ana arı üretim konusunda yetiştirilmeleri sağlanmalıdır. Arıcılar yöreleri için uygun ekotiplerle çalışmalı ve gezginci arıcılık konusunda da bu hususu dikkate almaları gerekmektedir.
5- Belli genotip ve ekotipten gelen kaliteli, hastalıklara dayanıklı, verimi yüksek ve sakin huylu ana arı üretimi konusunda çok ciddi bir çalışma yapılmalı ve bu iyi kaliteli damızlık ana arı kullanımı mutlaka özendirilmelidir. Akdeniz sahil kuşağında çam balı üretim bölgelerinde bile Kafkas arı kullanılmakta olduğu bilinmektedir. Bu hususta gerekli önlemler alınmalıdır. Bakanlığımızca üreticilere verilen destekler ard niyetli olarak kullanılmamalıdır. Üreticinin desteklenmesi verimi ve refahı arttırmak amaçlı verilen desteklerdeki yapılmaya çalışılan usulsüzlükler çalışmaları zorlaştırmakta iyi niyetli üreticilerde bundan etkilenmektedir. Üreticilerin oluşan olumsuzluklara ve usulsüzlükleri yetkililere bildirmesi önem teşkil etmektedir. Ülkemiz arıcılarına ana arı , oğul arı ve arı ürünleri üretimi ve arıcılık uygulamaları konusunda eğitim veren Bakanlığımız teknik elemanlarının eğitimleri öncelikli olarak sağlanmalıdır. Arıcılık eğitimi verecek teknik elemanlar sertifikalandırılmalı her teknik elemanın bakanlık bünyesinde çalışması kurs verebilmesi için yeterlilik teşkil etmemelidir. 6- Küresel ısınma çevre kirliliği aşırı gübre ve kimyasal ilaçların kullanılması, su ve besin kaynaklarının kirlenmesine sebep olarak arıların doğal yaşama alanlarını ve yaşamlarını önemli ölçüde olumsuz etkilemektedir. Değişen iklim özellikleri nedeniyle aşırı ısı farklılıkları arıların fizyolojik olarak bu değişikliklere uyamaması, bitkilerin polen ve nektar üretiminin azalması veya uygun olmayan ısı koşulları nedeniyle bu ürünlerden arıların yeteri kadar faydalanamadıkları ve dolayısıyla da yavru geliştirmede çok önemli olan polen eksikliği arıların yeterli popülasyona ulaşmasını engellemektedir. Son zamanlarda ise glikoz ile hazırlanan şurup ve keklerle arı beslemenin de olumsuz etkileri olduğu kanaatindeyiz. 7- Arı ırklarının doğal olarak yetişmekte olduğu alanlarda flora yapısı dikkate alındığında, arı ırkları tabii olarak bu flora yapısına uygun bir gelişme göstererek bunca yıl yaşamayı başarmışlardır. Ancak bilinçsizce yapılan arıcılık faaliyetleri ile uygun olmayan ırklarla çalışmanın yanında, bal akış dönemi için en uygun popülasyon gücü ile girebilme konusunda yeterli bilgi sahibi olmama arıcılıkta başarıyı engellemektedir. Yanlış uygulamalar sonucunda da arı sönmeleri artmaktadır. 8- Ülkemiz flora yapısı ve arı ırklarının yetiştirilebileceği bölgelere gezginci arıcılık yapan arıcılarımız uygun konaklama yeri endişesi ile çok sayıda arı kolonisi ile dar alanda yoğun arı mevcudu olan alanlarda üretim yapma nedeniyle yağmacılık dolayısı ile arı hastalık ve yaralılarının bulaşmasına neden olmaktadırlar. Bu gibi sebeplerden ve yetersiz nektar ve polen kaynağı nedeniyle yetersiz gelişme ve arı kayıpları da buna bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Ana arı, oğul arı, bal, polen ve diğer arı ürünleri üretiminde ciddi bilgi eksiklileri dikkate alınarak eğitim konusuna çok ciddi ağırlık verilmelidir. 9- Ülke genelinde 4.2 milyon koloni ile yürütülmekte olan arıcılık faaliyetleri ülkemizin flora yapısının uygun olması nedeniyle bugüne kadar ciddi bir sorun yaratmamış olmasına rağmen, artık koloni varlığının artması, kolonilerin uygun yerlerde konaklatılamaması ve iyi idare ve organizasyonlar yapılamamasına bağlı olarak tabii oğul yöntemi ile arı üretimi sonucunda da ırk dejenerasyonuna bağlı olarak da verim düşüklüğü ortaya çıkmaktadır ki bu da arı sönmelerine neden olmaktadır. 10-Genellikle küçük aile işletmeleri şeklinde yerleşik olunan alanlarda yürütülen arıcılık faaliyetleri diğer işlerin yanında ikincil iş durumunda olması sebebiyle profesyonelce yapılamamakta ve dolayısıyla işin gereği olan organizasyonlar yapılamamakta veya ekonomik olmamaktadır. Özellikle gezginci arıcılık yapabilmek için belli bir sayıda koloni varlığına sahip olmak gerektiğinden az sayıda arı kolonisi ile gezgincilik yapmak ekonomik olmamakta ve belli yerde sürekli kalan kolonilerde de yeterli polen ve nektar girişi olmadığı için de arılar suni gıdalarla beslenmekte ve sönmeler ortaya çıkmaktadır. 11- Aile işletmelerinin bir köşesinde amatörce yapılmakta olan arıcılık genellikle bir gelir getirici iş olarak görülmemektedir. Bu şekilde yürütülen faaliyetlerle de ekonomik arıcılık yapılamamakta ve gerekli önem de verilmemektedir. 12- Arıcılık sektörüne hizmet vermekte olan kamuya ait üretme istasyonları ve araştırma kuruluşları ile sivil toplum örgütü olarak son yıllarda örgütlenmeye çalışan Arıcılar Birliği bu alanda çok etkili olamadığı anlaşılmaktadır. Son yıllarda damızlık ana arı üretimi konusunda ciddi atılımlar olmasına rağmen bu konuda yetişmiş kalifiye personel eksikliği dolayısıyla üretim ve denetimde istenilen başarıya ulaşılamamıştır. Bu konuda yetişmiş elemen eksikliği dikkate alınarak teknik elemen eğitimine ve kamuda hizmet vermekte olan kuruluşların arıcılık konusunda bilgi ve deneyim sahibi ve arıcılık Yüksek okullarından mezun elemanlarla takviye edilmesi gerekmektedir. İlgili kurumlara eleman alımında mülakat ve teknik bilgi yeterliliğine önem verilmelidir. Bugün ülkemizde yaşanmakta olan arı kayıplarının çok önemli sebepleri olarak, arı hastalık ve zararlıları ile iyi arıcılık idaresi eksikliğinin temel sebebi de arıcılık konusundaki bilgi eksikliğidir. Bu konuda çok ciddi eğitim ihtiyacı bulunmaktadır hem çiftçi ve hem de teknik eleman düzeyinde.